Son yıllarda olduğu gibi çeyrek final ve yarı final serilerinde rakiplerini kolayca geçerek finale geldi iki takım da. Normal sezonda yapılan maçların ikisini kazanan zaten 1-0’ı cebe koyuyordu. Efes Pilsen Avrupa’da yaşadığı hezimet sonrası “Başarımız var.” Diyebilmek için sezonu en azından bir kupayla kapatmanın planlarını yaparken, yıllar sonra Türkiye Kupası hasretine son veren Fenerbahçe Ülker de dublenin peşindeydi. Seri öncesinde otoritelerce kağıt üstünde yapılan değerlendirmelerde favori hep Efes Pilsen olarak gösterildi. Fakat günlük performansların ne denli önemli olduğunu geçtiğimiz serilerden biliyoruz.
Serinin ilk karşılaşması Ayhan Şahenk’te boş tribünler önünde oynandı. Koca sezon bu müthiş seriyi bekleyen taraftarlara yapılacak en büyük kazıklardan birini yaptı kulüpler. Bilet fiyatları dudak uçuklatıcı hale gelince televizyon yayını tercih edildi. İki büyük kulübe yakışmayacak şekilde başlayan seride aslında tek bir takım vardı sahada akıl olarak. Efes Pilsen takımında final havasına girememiş, bitse de gitsek kimliğine bürünmüş oyuncu yapısı vardı sahada, tek yapabildikleri iş iki pota arasında gidip gelmek ve topu Charles Smith’e vermekti. F.Bahçe Ülker gerek ofansı, gerek defansı iyi yaparak rakibinin kafasında maçı kazanabilme düşüncesini silip attı. Zaten ilk çeyrekte oluşan farktan sonra zaten mental olarak maçta olmayan Efes kopuverdi oyundan. Fenerbahçe Ülker’de ilk final maçına çıkan Roko Ukic’in sayı ve asist istatistikleri göz kamaştırıcıydı ki, pota altında da Semih-Oğuz-Mirsad üçlüsü yıkmıştı Efes’i.Saha avantajını eline geçiren Fenerbahçe Ülker’den beklentiler durumu 2-0 yapıp bir adım daha öne geçmekti. Tabii yapılan bu yorumlar Efes’in düşük performansına göre değerlendirildi. İkinci maç tam da beklenildiği gibi başladı. Sanki ilk maçın kopyası gibiydi ilk çeyrek. Sert savunmalar arasından atılan 10 adet üçlüğün hiçbirinde isabet bulamayan iki güçlü ekip vardı sahada. Maçın ikinci bölümünde toparlanan Efes Pilsen, pota altından Kaya’yı besleyerek maöı dengeledi. Ardından maçı Efes’e getiren adam Ender Arslan sahne aldı. Sahada bir Jason Kidd görüntüsü veren Ender’i durdurmayı başaramadı sarı – lacivertliler. Son çeyreğe başa baş girildiğinde Ergin Ataman’ın pek şans vermediği Nachbar’ın katkılarıyla yakalanan seri ile Efes 1-1 yaptı durumu.
Oynanan iki maçta basketbolun seyir zevki adına pek bir şey göremesek de, sahadaki mücadele, kulaklara kadar gelen kemik sesleri şimdilik tatmin ediyordu bizleri. Bu zamana kadar yabancılarından istenen katkının çok çok altlarda kalmasına rağmen serinin 1-1 olması Efes adına bir piyangoydu. Üçüncü maç Charles Smith’in günüydü ki, ilk çeyrekten kendini belli etmişti. İlk yarının bitimine kadar Efes’i maça ortak eden tek adam olan Charles Smith’e destek üçüncü çeyrekte Igor Rakocevic’ten geldi. Efes, ilk çeyreğini geride bitirdiği maçın devresine önde gitmişti. Farkı da 17 sayılara kadar çıkartan Efes, ben dahil çoğu kişinin beyninde maçı bitirmişti. Ama Ertuğrul Erdoğan’ın Banvit maçında yaptığı ön saha presi ibreyi tekrar Fenerbahçe Ülker’e döndürüverdi. Sadece 15 dakikada 17 sayı farktan geri gelen sarı – lacivertli ekip maçtan da 72-70 galip ayrılmayı başardı.
Kimine göre mucize, kimine göre bilek hakkı olarak nitelendirilen bu galibiyet, Fenerbahçe Ülker’in motivasyonunu iyice artırmıştı. Serinin dördüncü maçında önceki maçlara nazaran daha kararlı görünen bir Efes Pilsen vardı sahada. Savunmada daha da sertleşen mavi beyazlıların o günkü sürprizi Sinan Güler oldu. Ukic’i savunması için oyuna sürülen Sinan 3/3 üçlük sokarak oyunun Efes’te olmasını sağladı. Tabii onun yanında Charles Smith, Preston Shumpert, ve Mario Kasun müthiş oynadılar. 30 dakika bittiğinde Efes’in maçı kazanacağını düşünen ben, son çeyrekte benchten gelen Emir Preldzic’i hiç hesaba katmamıştım. Arka arkaya 3 tane üçlük sokan Emir, yaptığı asistlerle de neredeyse çeyrekte atılan tüm sayılarda önderlik yaptı. Mirsad ve Vidmar’ın can siperane savunmalarıyla Efes’e sayı imkanı vermeyen Fenerbahçe Ülker yine sahadan galip ayrılan taraf oldu.
Demorolize olmuş, seride 3-1 geriye düşmüş, Thornton ve Kerem Tunçeri’yi sakatlığa kurban etmiş bir Efes Pilsen’in teslim bayrağını göndere çekeceğini düşünenler, önce Ender’in maç öncesi yaptığı açıklamalarla “Acaba” dediler. Beşinci maça inanılmaz başlayan Ömer Onan’ın sayılarına rağmen oyuna hükmeden ekip Efes’ti. Üçüncü çeyreğin ortalarına kadar Fenerbahçe Ülker’e maçta öne geçme şansı tanımamaları da bunu kanıtlayan olaydı zaten. Takımın tek oyun kurucusu Ender, elinden gelenin fazlasını yaptı, o benchteyken de zorunlu olarak Igor Rakocevic getirdi topları. Bu zor şartlar altında 40 dakikanın sonunda skor tabelasında 83-79’luk Efes galibiyeti yazıyordu.
Efes Pilsen, az da olsa umutlanmıştı seriyi eşitleyebilmek için. F.Bahçe Ülker’in beşinci maçtaki vurdumduymaz tavrının da Efes’e yardım ettiğini söyleyelim. 6. maç, tıklım tıklım tribünler önünde Abdi İpekçi’deydi. Artık kupanın burada kaldırılmasını bekleyen ve isteyen binler karşısında 40 dakikalık bir resital sundu ev sahibi takım bizlere. İlk çeyrekte hücumlarından neredeyse hiç boş dönmeyen Fenerbahçe 30 sayı üretmiş, potasında ise sadece 12 sayıya izin vermişti. Bu 10 dakikalık süre içerisinde kötü gidişatı durdurmak içi mola bile almayan Ergin Ataman da hatalıydı bana göre. İkinci çeyrekte savunmada toparlandı Efes ancak rakibinin sert savunması karşısında skor bulmakta zorlanmaya devam ettiler. Zaten üçüncü çeyreğin bitimine doğru Efes’in hala 40’lı sayıları bulamamış olması Fenerbahçe Ülker’in insanüstü savunma yaptığının göstergesidir. O andan itibaren benchte oyuncular, tribünlerde taraftarlar şampiyonluğu kutlamaya başlamışlardı bile. Maçın kalan 10 dakikası ise gazozuna oynanmış oldu. Maç bitiminde Ergin Ataman’ın Ertuğrul Erdoğan’ı tebrik etmesi ara sıra yaşanan tatsızlıkları bir çırpıda yok ediverdi.
Şu aralar eldeki mevcut imkanlarla başarılı olamayanlara laf atan Ataman’ın aynaya bakmadığını görüyorum. Elinde Kasun-Nachbar-Kaya gibi üç kaliteli uzunu varken, sene boyunca tek uzunlu sistemde diretmesi ve zaman zaman Nachbar’dan 3, Shumpert’tan 4 numara yaratmaya çalışmasının sonucunu Efes’ten kovularak aldı. Aynı şekilde, Avrupa sayı kralı sıfatıyla gelen Rakocevic’ten verim alamayıp üstelik bir de papaz olan bir koç ile başarılı olmak hayaldi ve öyle de oldu. Olaya Fenerbahçe Ülker cephesinden bakacak olursak, Tanjevic’in rahatsızlığında takımı yöneten Ertuğrul Erdoğan’ın elindeki oyuncuların hepsinden faydalandığını ve en doğru şekilde takımı oynatmaya çalıştığını gördük. 15 sayılık farktan geri dönen Fenerbahçe Ülker, belki de onun yarattığı bir takımdır.
Yazı: Ozan Aktay
09-10 TBL Final Serisi
05:19 | Etiketler: Fastbreak Temmuz 2010, Ozan Aktay, Yazılar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder